Çorum 1 Şubesi

Mısır ve Suriyedeki Katliamlar Alacada Protesto Edildi.

MEMUR-SEN

ALACA TEMSİLCİLİĞİ

 (Basın Açıklaması)

 (16.08.2013 Cuma)

16.8.2013 Cuma günü Cuma namazından sonra, Alaca Memur-Sen ve Bağlı sendikalar Eğitim-Bir-sen, Diyanet-Sen, Sağlık-Sen, Toç-Bir-Sen, Büro Memur-Sen ve Alaca halkının katılımıyla Mısır ve Suriye’de katliama maruz kalan şehitler için gıyabi cenaze namazı, Mazlum Müslümanların kurtuluşa ve zafere kavuşmaları için dua ve akabinde Zalim, hain Mısır Cuntası ve Esed diktatörü olmak üzere Arabistan kralı Abdullah, Birleşik Arap Emiri, Suriyeni katili Esed, İran, Ürdün, Amerika, Rusya, Avrupa Birliği lanetlenerek Protesto edildi. Dünyada Darbeye tek karşı koyan, Dünya sussa da biz susmayacağız diyen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davudoğlu’na  teşekkür edildi ve alkışlandı.

 

Alaca Memur-Sen Başkanı Kadir Şimşek’in konuşması:

Zulmü alkışlayamam, zâlimi aslâ sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem

Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.


Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.
Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.

 

Değerli Alacalılar, Kıymetli Basın Mensupları

Bugün burada Memur-Sen ve bağlı sendikalar ve Alaca’nın sivil toplum örgütleri olarak, Mısır’da ve Suriye’de, yönetimi silah zoruyla ele geçiren ve sivil insanların üzerine kurşun ve bombalar yağdıran katil SİSİ ve ESED’i protesto etmek ve onları lanetlemek üzere toplanmış bulunuyoruz.

Askeri darbe yaparak Mısır halkının iradesini katledenler, bugün de Mısır halkını katletmeye devam ediyorlar. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar Mısır’da hem demokrasinin katledilmesine hem de insanların öldürülmesine seyirci kalıyorlar, darbecilere bazen açıktan, bazen de örtülü olarak destek vermeye devam ediyorlar. Halkın iradesiyle seçilen Mursi Hükümetine hiçbir mali destekte bulunmayan hatta ambargo uygulayan Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Darbeci Sisi ve Katiller sürüsüne 12 Milyar Dolar destekte bulundular.

Zulümde Firavun’un ordusunu aratmayan Mısır ordusu dürbünlü silahlar ve makinalı tüfeklerle kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden alçakça kendi halkının üzerine kurşun yağdırdı. Çadırlar ateşe verildi. Camiler yakıldı. Onlarca Müslüman yanarak can verdi. 2200 kişi öldü, 7000 kişi yaralandı. Her geçen gün bu sayılar artmakta. Mısır’daki ve Suriye’deki katliamlardan, başta Mısır’ın Firavun’u Sisi olmak üzere ona destek veren Suudi Arabistan Kralı, Birleşik Arap Emirlikleri Kralı, Ürdün Kralı, Suriye Diktatörü Esed, İran, Çin, Rusya, Amerika, Avrupa Birliği ve İsrail sorumludur.

Batı dünyasının en medeni yönetim biçimi diye bütün dünyaya yaydığı Demokrasi, meğer acıkınca yenilecek kutsal bir putmuş. Cahiliye dönemi Arap toplumunda yani cehaletin kol gezdiği, en ilkel şartlarda yaşayan Arap toplumu da Allaha inanıyordu fakat Allah’a yakınlaştırsın diye putlara tapmaya başlamışlardı. Bir yolculuğa çıktıklarında yanlarına helvadan yaptıkları bu putlardan da alırlar ve zaman zaman ona ibadet yapar, secde ederlerdi. Ne zaman ki yiyecekleri tükenir, o zaman secde ettikleri, taptıkları bu putları da yerlerdi. Aynen bugün batı dünyası da Demokrasi putunu yemektedir. Müslüman ülkelerde demokrasi gereği kendilerine uşaklık etmeyecek halkına hizmet edecek bir lider çıktı mı, onu devirmek için her türlü yolu denemektedirler.

Ülkemizde de bu böyle olmuştur. 1945’te demokrasiye geçilmiş. Halkın seçtiği Hükümetler Askeri Cuntalar tarafından 1960’da, 1980’de, 28 Şubat 1997’de darbelerle alaşağı indirilmiştir.

İşbirlikçi yönetimler kendi halklarına namlu doğrultmaya ve ellerine masumların kan ve gözyaşını akıtmaya devam ediyorlar. Bu zalimlerin hiçbir kutsal değerleri yok, ne Ramazan, ne bayram dinlediler. Bugün Amerika, Batı destekli Mısır Cuntası yeni bir katliam daha yaptı. Birbuçuk ayı aşkındır seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi görevinden uzaklaştıran darbeye karşı direnen ve göreve iadesini talep eden onurlu Mısır halkı, yeni bir katliama maruz kaldı. Darbeci Sisi ve ekibi, keskin nişancılar eşliğinde asker, polis ve tanklarla meydanları boşaltmaya çalışıyor. Ve bunu yaparken rastgele ateş ediyor ve çadırları ateşe veriyor. Nahda Meydanında diri diri yanmış cesetlerin görüntüleri müdahalenin vahşetini gözler önüne sermekte.

Kendi halkına kurşun sıkan bir yönetim hiçbir şekilde meşru değildir. Ne acıdır ki bunca katliamı dünya boş gözlerle izlemektedir. Sözde birleşmiş milletler, birleşerek bir kınama bile yayınlayamıyorlar. Aynı zamanda bunca saldırı ve katliamlara rağmen dünya medyası kan gölüne dönen meydanları görmemeye devam ediyor.

 Oysa Gezi parkı olaylarında canlı yayın yapan CNN, BBC vs. medya kuruluşları Mısır’daki katliamları görmesi için, daha kaç kişinin ölmesi gerekiyor.

Batı aslında, desteklediği ancak bir türlü adını koyamadığı bu darbe ile hem Gazze'yi, hem de Suriye'de direnişi cezalandırmış ve olası ayaklanmalara karşı Orta Doğu halklarına gözdağı vermektedir. Ve Türkiye'nin sergilediği dış politika ile tüm İslam coğrafyasında kazandığı itibarını zedelemeye ve yalnızlaştırmaya çalışmaktadır. Şu anda İsrail ellerini oğuşturarak öldürülen her Müslüman için sevinç çığlıkları atıyor. Orta Doğuda dökülen her Müslümanın kanından İsrail zevk almaktadır. Çünkü İsrail bozulmuş Tevrat’a göre “Arz-ı Mev’ud” denilen vâdedilmiş topraklara kavuşmak için Ortadoğu bölgesinin istikrasızlaştırılması, zayıflatılması  ve istediği zaman çiğneyip geçebileceği ülkeler haline gelmesini istiyor. Ve bunu da açık açık söylüyor. Vadedilmiş topraklar diye kabul ettikleri topraklar ise NİL’den FIRAT’a kadar olan bölgedir. Evet Nil ırmağı Mısır’da, Fırat ırmağı ise Türkiye’dedir. Fırat Irmağı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde.

Fırat’ın geçtiği Ülkelerden Suriye ve Irak yerle bir edildi. Şimdi sırada Mısır ve Türkiye var. Mısır’da işlem tamam gibi. Türkiye’de ise 1980 öncesi sağ-sol ve alevi-sünni kutuplaştırılmasıyla, son 30 yıldır da PKK ile Sindirilmeye ve zayıflatılmaya çalışıldı. En son Gezi Parkı olayları ile bir deneme daha yapıldı ama tutmadı. Ancak vazgeçmeyecekler. Yeniden deneyecekler. Çünkü bu planlar 150 yıllık planlardır.

Bir Müslümanın inancı; insanlığın huzuru ve mutluluğu için planlar yapmayı öğütlerken, Siyonist bir Yahudi ise Müslümanların zulum ve işkence gördüğü, hatta yok edildiği bir dünya hayali kurmaktadır. O yüzden Müslümanlar uyanık olmalıdır. Ufak tefek şeylerle birbirlerini kırmamalıdır. Birbirlerine düşmanlık etmemelidir. Yüce Allah’ın Hucurat suresinde dediği gibi  “Bütün mü’minler birbirlerinin kardeşidir.”

Aslında olup biten oldukça açıktır. Yani "Küfür Tek Millettir" Demokrasi, İnsan Hakları gibi ve diğer batılı söylemlerin içinin boş olduğu bir kez daha görülmektedir. Bugün bölgemizde yaşananlardan bir kez daha anlaşılmıştır ki ulus devletlerle birbirinden koparılan farklı etnik kimliklere sahip Müslümanlar ümmet bilinci ile hareket etmek zorundadırlar. 

 

Mısır’daki darbeye açıktan destek veren ve darbeyi fırsat bilen katil İsrail devleti, Şimdi Filistin’de yeni yerleşim yerleri inşa etmekte, karşı çıkanları da katletmektedir. Bütün bu olaylar göstermektedir ki, Mısır’daki darbenin arkasında İsrail ve emperyalistlerin Ortadoğu’daki çıkarlarını korumak ve geliştirmek yatmaktadır. İsrail’in insansız hava araçları ile darbecilerin birlikte Sina Yarım Adası’nda ortak katliamlar yapması bunun açık kanıtıdır.

Deniz kaplumbağalarının yaşamı ile yakından ilgilenen Batı, insanların, özellikle de Müslümanların yaşamı söz konusu olunca sessizliği tercih etmekte, katliamlar karşısında üç maymunu oynamaktadır. Mısır’daki insanlık dışı katliamlara karşı bazı İslam ülkeleri ve Batılı ülkelerin  yöneticileri üç maymunu oynasa da insanlık vicdanı ve tarih onları asla affetmeyecektir.  İsrail başta olmak üzere darbesever şer ittifakın antidemokratik ve gayri insani tutumu bizlere Üstad Sezai Karakoç’un şu sözlerini hatırlatıyor: “Onlar sanıyorlar ki, Biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki biz sussak, tarih susmayacak. Tarih sussa, hakikat susmayacak. Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak. Halbuki bizden kurtulsalar, vicdan azabından kurtulamayacaklar. Vicdan azabından kurtulsalar, Tarihin azabından kurtulamayacaklar. Tarihin azabından kurtulsalar, Allah’ın gazabından kurtulamayacaklar.”‘Memur-Sen ailesi olarak susmayacağız. Zalimleri, Katilleri kınamaya ve lanetlemeye devam edeceğiz.

Bu arada Mısır’daki darbeyi ve katliamları, Suriye’deki yıkımı ve işkenceyi en sert şekilde kınayan, Müslüman kanının akmasını sona erdirmek için gece gündüz çalışan ve bu kaos ortamının biran evvel sona ermesi için Demokrasi ve İnsanlık mücadelesi veren, “Dünya sussa biz susmayacağız” diyen, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, ve Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’na özellikle teşekkür ediyoruz. Allah gayretlerini artırsın ve başarıya ulaştırsın inşallah. Buradan bütün insanlığı, katillere ve zalimlere karşı ortak mücadeleye çağırıyoruz.

Memur-Sen ailesi olarak, Mısır’da, Suriye’de Irak’ta, Filistin’de, Arakan’da, Doğu Türkistan’da kadın, çocuk, yaşlı genç demeden katliamlarını sürdüren aşağılık katilleri bir kez daha kınıyor ve lanetliyoruz.

Memur-Sen olarak, katilleri ve katillerin işbirlikçilerini bütün dünyaya ifşa etmeye devam edeceğiz. 700 bini aşan üyesiyle güçlü Memur-Sen ailesi olarak, canilerin ve katillerin karşısında mazlumların ve mağdurların yanında olduğumuzu belirtiyor, darbecilerin katlettiği Mısırlı kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.