Çorum 1 Şubesi
341 | | | 17-03-2020
Yüzyılın anlaşması değil, yüzyılın skandalı
Latif SELVİ

Siyonizmin rehin alarak kendi istek ve politikalarına hizmet ettirdiği ABD Başkanı Donald Trump, terör devleti İsrail’in güvenliğini merkeze alan, Filistinlileri ebediyen yurtlarından sürmeyi hedefleyen “Yüzyılın Anlaşması” adını verdiği planını açıklamıştır. Hiçbir yasa, ölçü, denge, teamül tanımaksızın “Ben yaptım, oldu” patavatsızlığı ile yapılan bu saçma ve trajikomik açıklama, tarafların temsili söz konusu olmadığı için anlaşma hüviyetine zaten sahip değildir, yok hükmündedir. Hiçbir siyasal değeri, tarihî, kültürel, sosyolojik mantığı, reel politik karşılığı yoktur, olmayacaktır.

ABD ve İsrail’in, ancak çok gizli planların hayata geçirilmesi ile açıklanabilecek bu girişimle, bölge ve dünya barışını önemsemedikleri, bilakis bölge ve dünya barışını tehlikeye sokacak eylem ve söylemleri genel politikaya dönüştürdükleri bir kez daha anlaşılmıştır. ABD’nin bunca acıdan sonra hâlâ Kudüs ve Filistin meselesinin özünü, hassasiyet ve boyutunu kavrayamayan, kavramaya da yanaşmayan tutumu, zoraki, tek taraflı dayatmalardan öteye geçmemiş, sorunu daha da ağırlaştırmıştır.

1948’de kanlı, kirli bir planın, terör ve katliamla uygulamaya sokulmasıyla kurulan İsrail, haksız, hukuksuz, zorba tutumunu politikaya dönüştürerek 1967’de giriştiği işgal hareketini, saldırganlık, gasp, tecavüz ve işkencelerle sürdürmektedir. Bu odaklar, yüzyıllardır içlerinde büyüttükleri kinle yaşattıkları arz-ı mev’ud ve bütün insanları köleleştirerek yeryüzünde küresel hâkimiyet ve tek krallık kurma idealleri için, akılları donduracak çabalarını sürdürmeye devam etmekte; dünyayı cehenneme çevirecek çılgın girişimlerde bulunmaktan bile sakınmamaktadır. Başkaları için cehenneme çevirdikleri dünyanın kendileri için cennet olmayacağını bilmiyor olamazlar. Bu bağlamda, 72 yıldır süren zorbalık ve işgalin yasallaştırılması, Filistinlilerin vatansızlaştırılması projesi olan sözde ‘yüzyılın anlaşması’ bunun son örneği olmuştur.

Yüzyılın anlaşması, bir gerçeği değil, sadece Siyonizmin yüzyıllık hedefinde varmak istediği aşamanın şuuraltını bir kez daha deşifre etmiştir. Mesele gördükleri Filistin’in külliyen tasfiyesi amaçlanmaktadır. Trump, ABD’lilerin değil de İsrail’in temsilcisi, Siyonizmin sözcüsüymüş gibi davranmıştır/davranmaktadır. ABD, normal bir akılla anlaşılması kabil olmayan tutumla, tapulu malıymış gibi Kudüs’ü İsrail’e peşkeş çekme, Filistin’i İsrail’e terk etme hakkını kendinde görebilmektedir.

Kadim geleneği ve uluslararası hukuku hiçe sayan bu sözde anlaşma, işgali barış gibi gösteren fitne planıdır. Filistinlileri açık bir tuzağa çekme, çukura itme operasyonudur. ABD ve İsrail, bu komediyle şimdiye kadar zaten olmayan inandırıcılıklarını bütünüyle ve ebediyen kaybetmişlerdir. Ayrıca şuuraltında barındırdıkları korkuyu ve çekingenliği de ele vermişlerdir. Daha fazla zulüm, kan ve gözyaşından, daha fazla şiddet ve çatışmadan başka bir şey getirmeyecek olan bu sözde anlaşma, satılmış vicdanların ihanetinden güç ve cesaret bulmaktadır.

Ümmet olarak bizleri asıl üzen, zalimin zalimlik yapması değil, kimi sözde İslâm ülkelerinin zalimin zulmüne destek vermesidir. Sözde ‘barış’ anlaşmasının açıklandığı toplantıya katılan BAE, Bahreyn ve Umman temsilcileri bu anlaşmaya, alkışlayarak, onay vermişlerdir. Suudi Arabistan destek mesajı yayınlamıştır.

Silah gücü, tehdit, şantaj ve parıltılı hayatlarla itaat ettirdikleri iş birlikçilerinin ihanetine güvenenler, bu zulüm ve zillet kararını Müslümanlara asla kabul ettiremeyeceklerdir. Müslümanları teslim alamayacaklar, dize getiremeyeceklerdir. Kâğıt üzerinde kendi aralarında teamüllere, yasalara, ahlaka, meşruiyete uymayan anlaşmalar yapmış, o anlaşmalara imza da koymuş olabilirler. Ne var ki hakikatin hikmeti, tarihin gerçeği imzalarla değişmez. Bir şehir, bir vatan imzalarla alınıp satılmaz, devredilmez, devralınmaz. Ümmet, bu kutsal şehre, bu kutlu Mescid-i Aksa’ya, bu inancın, onurun, özgürlüğün direniş hattı Gazze’ye kalbini, gönlünü, ruhunu vermiştir. Onların kâğıtlarda imzaları bizim Kudüs’te kalbimiz vardır. Kalbimizin orta yerinde Mescid-i Aksa vardır. Filistin bizim ruhumuz, inancımız, onurumuz, rüyamızdır. Kudüs ümmetin namusu, özgürlük yeminidir.

Hiçbir gelişme, Filistin ve Mescid-i Aksa duyarlılığımızı yok edemedi, edemeyecektir. Ebedi başkenti Kudüs olan Filistin’in özgürlüğünü ve bağımsız bir devlet olma hakkını onur meselesi bilen hiçbir Müslüman bu skandalı kabul etmez. Saatlerimiz Kudüs’e ayarlıdır. Kudüs’te zaman bütün bir insanlığın kalp atışlarına göre ayarlanmış, evrensel bir ritim tutmuştur.

72 yıldır bütün hakları kısıtlanmış veya gasbedilmiş, adeta hapishanede yaşayan bir milletin var oluşu, yaşama onuru ve inancıyla bu kadar sorumsuz, duygusuz, hesapsız oynayanlar, kendilerini çok kötü vuracak bir karşılığa hazır olmalıdır. Aslında yapılan, İsrailli katillerle yenemedikleri Filistinlileri daha büyük bir kuvvetle tehdit etmektir. Ancak ‘Yüzyılın Anlaşması’ kepazeliği yüzyılın direnişini başlatacaktır. Kendilerinde başkalarına bütün zulümleri yapma hakkı görenler, başkalarına reva gördüklerinin bir kısmını tadınca sarsılacaklardır. Kendilerine isabet eden her musibet mutlak adaletin tecellisi olacaktır.

Son olarak, Kudüs davası Müslümanların turnusol kâğıdıdır. Ortamın gerilmesi, duyarlılığın yükselmesini, kararlılığın pekişmesini sağlar, safları sıklaştırır. Bu, biz Müslümanların imtihanıdır. Bilinmelidir ki Kudüs’ü işgalden kurtaranlar görevini yapmış olacak ve Müslümanların önderleri olacaktır.

Tüm Yazılar
1 Virüsün gösterdikleri ya da gerçeğin dehşet verici yüzü
2 Yüzyılın anlaşması değil, yüzyılın skandalı
3 Güçlü bir bilinçle ayağa kalkma, hakikati haykırma vaktidir